Monday 9 August 2010

Şehir, ben ve Ortadoğu

ORHAN KAHYAOĞLU

Aralarında uzak da olsa bir akrabalık hissedilebilen iki şiir kitabı var elimizde. Şeref Bilsel'in Mecnûn Dalı ve Hasip Bingöl'ün Kayıp Tablet'i. Şeref Bilsel, bir önceki kitabındaki gibi, riskli bir şiir arayışının peşinde. Türkçe yazılan şiirin, halk şiiri de dahil birçok geleneksel kaynağıyla, İkinci Yeni gibi modernist şiir akımlarının; kesişme, hatta kaynaşma noktasında bir bileşenini arıyor gibi. Öte yandan, merkezi şehirli sezgiciliğine yaslansa da öz itibarıyla Doğulu, Ortadoğulu bir duyarganın içinde gezinen bir şiir üretme kaygısı yakalanıyor. Dolayısıyla, çatışkılarla dolu bir 'ben'i damıtıp, su yüzüne çıkararak bir şiir oluşturma çabası var. Kitaptaki çoğu şiirde, bu arayışın damıtılmış örnekleriyle karşılaşılıyoruz. Ama, bazı şiirlerde değindiğimiz türden bir özgünlüğe ulaşılamıyor. Örneğin, başta Cemal Süreya olmak üzere, bazı şairlerin ömür boyu kovaladığı, Ortadoğu'ya özgü bir şiir sorunsalının, takipçisi gözüküyor. Bazense bu etkileşimden sıyrılıp, tamamen kendi ben'ine kilitlenerek yazdığı, son derece özgün şiirlere rastlanıyor. Yine de, günümüz şiir ortalamasının bir adım önünde giden bir şiir yapılanması olarak değerlendirilebilir bu şairin çabaları. Şeref Bilsel, oldukça genç bir şair. Hasip Bingöl'se çok daha genç. Kayıp Tablet onun ilk kitabı. Bu kitaptaki şiirlerde Ortadoğu daha kökte bir sorunsal olarak ön plana çıkmış. Ortadoğu'nun kültür, dil, söylem ve sözcükleri üzerine kurulmuş bir şiir bu. O da, tabii ki, bir şehirli duyargasıyla yazıyor şiirlerini. Ancak Ortadoğu dil ve kültürüne mesafe şöyle dursun, hemen tüm kitaptaki şiirlerin kurgu ve kökleri, Ortadoğu'nun tam içinden, dibinden fışkırıyor. Kendi şehirde, ben'i büyük ölçüde Ortadoğulu. Şiiri hemen hemen bu dil ve hatta söylencelere yaslanarak yazılmış. Kitabı, yaşı çok genç olduğu halde teknik açıdan çok yetkin bir yapıya sahip. Ancak, bu yapısal güçlülüğün içinde, birçok modern şairin şiirlerinden etkiler, izdüşümlerle karşılaşılıyor. Hele kitabın son şiiri 'şehvet ve hazine'de İsmet Özel şiirinin teknik kadar ses ve formlarından da fazlasıyla esinlendiği dikkat çekici.

Hasip Bingöl 'Kayıp Tablet'ini bulacak mı?

Kayıp Tablet, Bingöl'ün varlık ve hiçlik duygularının tüm gerginliğiyle su yüzüne çıktığı bir kitap. O dil, söylem ve kullandığı sözcüklerle Ortadoğulu bir kimlik ve ben'inin çatışkılarıyla bezeli bir ben. İşin hoş yanı, özellikle 'Kantadı' adlı kitabın birinci bölümünde var olan üç uzun şiirin, aynı temel kanalı, izlekleri işaretlemesinin yanında, şairin kendine ait bir dil ve yapıyı başarıyla oluşturması. Bu üç şiirin tamamen Hasip Bingöl'ün yaratısı olduğunu söylemek zor. Ama, büyük ölçüde kendi şiirinin hakikiliğini hissediyor insan. Çeşitli dizelerde Ece Ayhan'dan Sezai Karakoç ve Ülkü Tamer'e ait izleklere dolayımlı da olsa rastlanıyor. İkinci Yeni şiirinin ruhu büyük ölçüde sinebiliyor bu şiirlere. Ama, öte yandan Ahmet Arif şiirinin sorunsalıyla hiçbir bağ kurmadan, yine tam içinden, dibinden bir Ortadoğu duyarlılığını şiirine yedirebiliyor. Dize yapısı, sözcük seçimleri ve oluşturduğu kültürel kuşatıcılık noktasında çok etkili kesitlerde var. 'si bemol' adlı ilk şiir kendine has, ilginç bir ruhaniliği içinde barındırıyor. Değişik bir imgelemi var. Çok güçlü değil, ama etkili, kuşatıcı. Ortadoğu'da yaşanan keder yüklü dünyayı şair kendi ben'inden hareketle ilginç bir vücuda dönüştürmüş. Şairin kendi ben'iyle sen'i birlikte yolculuk ediyorlar. Aynı ben'e dair sorgu 'taş okumaları' şiirinde de derinleşiyor. Aynı sorunsal, tutkular düzeyinde şiir varoluşunu derinlemesine sorguluyor. 'zâtür're' adlı üçüncü şiirdeyse, sıraladığımız özelliklere ek olarak Bingöl'e has bir melankolinin bu uzun şiiri kuşatışı dikkat çekiyor. Bu şiirlerde dikkat çeken musiki ve tonlamalar özelikle 'zâtür're' adlı şiirde yetkin bir düzleme ulaşıyor. İşin ilginç yanı, bu dipten gelen Ortadoğulu duyarlılığın, bir şehirlinin kimliğiyle, ben'iyle çoğu kez kesişmesi. Hepatiti, melankolisi vs.'siyle apayrı çatışkılı semboller bunlar. Modern bir kurguyla, geleneksel, hatta etnik duyarlılıkların kazınmaya, çakışmaya devam ettiği ikinci bir bölüm daha var bu kitapta. Adı da 'Kayıp Tablet'. 'ilk oku... kalbime' adlı şiir de güçlü bir imge dünyasıyla bezeli. Keder tüm sıcaklığıyla sürüyor. Sanki Ortadoğu kökenli, apayrı bir ben'in yaradılışının peşinde. Dolayısıyla da yoğun mistik atmosfer, kederle iç içe, tutku yoluyla özel bir algıya dönüşüyor. Zaten süreç içinde şairin ağırlıklı İslami, hem de Hıristiyan kültürlerine yaptığı göndermelere rastlanıyor. İsmet Özel şiirinin dolaylı esinleriyle karşılaşılıyor. 'prematüre' şiirinde görece az, ama 'şehvet ve hazine' şiirinde dil, form ve söylem açısından İsmet Özel şiirinin açık etki ve kuşatıcılığı var. Şiirler güçlü, ama özellikle ikincisi, yarattığı heyecana rağmen Bingöl"ün daha kendine has bir dili henüz tam anlamıyla oluşturamadığını gösteriyor. Belki bir ilk kitap olarak kaçınılmaz bir esin bu. Şairin hangi şiirleri öncelikle yazdığını bilemiyoruz. Ama, ilk bölüm çok daha yetkin ve Bingöl'e özgü. Bingöl çok genç bir şair. Ve bu değindiğimiz saplantıyı aştığı noktada inanılmaz güçlü bir şair olmaya aday. Özellikle ilk bölümdeki üç şiirindeki gibi.

Radikal Kitap, 01/06/2007

KAYIP TABLET, Hasip Bingöl, Yom Yayınları, 2007, 64 sayfa

İş Hâli