Wednesday 2 March 2016

ŞİİRİMİZDE GENÇLİK YÜRÜYÜŞÜ*


Hasip Bingöl



Bugün genç şairlerin şiirimize yön verdiğini, belirleyici olduklarını düşünüyor musunuz?

Açıkçası yazdığı şiirle şiire yön vermediğini düşünen, böyle bir düşünceyi kalbinde taşıyan genç şair varsa şiirle arasına mesafe koyması lazım. Şiir, gençliktir şeklinde klasik bir mottoyu çoğumuz biliriz. Zira büyük şair olarak okuduğumuz, kitaplarına itibar ettiğimiz, raflarımızdan eksik etmediğimiz şairlerin hemen hepsi en iyi şiirlerini, içinde bulunduğu dilde şiire yön verdiği şiirlerini çok genç yaşlarda yazmışlardır. Ne yazık ki gönül rahatlığıyla sorunuza ‘evet’ cevabı veremiyorum. Şiir gençlik olmasına gençliktir, fakat tesir gücü yüksek genç şiir yok denecek kadar az. Genç şairler, şiire yön veren şiirlerden ziyade ‘zıpır’ diyebileceğimiz, bu anlamda ses getiren metinler daha ön planda. Şaşmamak lazım buna. Ne de olsa çağımızın zirzop ruhuna uygun.

Seksen ve doksanlı yıllar şiirinden bugünün genç şairlerine etki etmiş isimler var mıdır? Örnek verebilir misiniz?

Modern Türkçe şiirin giderek adımlarını sıkılaştırdığı Cumhuriyetin ilk yıllarında öne çıkan birkaç şairi istisna tutarsak, neredeyse İkinci Yeni şiiri dışında günümüz genç şairlerini ciddi manada tesiri altına alan bir başka şiir anlayışı, dönem yoktur diyebiliriz. Sadece günümüz genç şairleri değil, seksen ve doksanlarda şiir yazanlar da büyük ölçüde İkinci Yeni’nin etkisi altında kalmışlardır. Elbette seksen ve doksanların şiirinin genç şairler/şiir üzerinde etkisi söz konusudur. Fakat genç şairleri derinden etkilediğini söylemek mümkün değil. Zira günümüzden geriye doğru gittiğimizde –bireysel birkaç ismi istisna tutarsak- yazılan şiirin, henüz dinelmediği, durulmadığı, tesir boyutunun geçici olduğunu rahatlıkla müşahede etmek mümkün. Dolayısıyla bu anlamda İkinci Yeninin şiirsel algıda iyi şiir için bir çıta olduğunu göz ardı edemeyiz. Meseleye böyle baktığımızda, seksen ve doksanlar şiirinin İkinci Yeni şiirinin aurasının oluşturduğu atmosferin gerisinde olduğunu müşahede etmekteyiz.

Bugün aramızda olmayan şairlerden hangilerinin sizin şiirinizle karşılaşmasını, kitaplarınızı okumasını isterdiniz?

Hafız-ı Şirazî, Şeyh Gâlib derim.

Şiir kitapları yeterince satmıyor, dergilerin ulaştığı okur sayısı oldukça az. Siz gerçekten düzenli olarak şiir kitabı okuyan, dergi satın alan bir kitlenin olduğunu düşünüyor musunuz?

Evet, satmıyor, basılmıyor, dağıtılmıyor. Böyle bir kitleden haberdar değilim.

“Şair varsa, şiir üstüne edilmiş her söz boşunadır.” der Turgut Uyar. Dergilerde ‘şair/şiir’ odaklı çok sayıda yazı yayımlanıyor. Gazetelerin kitap eklerinde de yayımlanıyor; elektronik ortamda, internet dergilerinde. Her yerden âdeta yazı fışkırıyor. Bu yazıları besleyici, yol gösterici buluyor musunuz? Sizce şiir üzerine yazan şair/yazarlardan öne çıkanlar kimlerdir?

Çok isabetli söylemiş Uyar. Evet, günümüzde hem neşriyat sayısında hem de bu neşriyatta şiir ve şair odaklı pek çok yazının yazıldığı vakıa. Okur olarak hepsine yetişmek, okumak pek mümkün değil. Takip edebildiğimiz kadarı ile ancak kelam edebiliriz. İyi, isabetli, derdi olan yazılar yazılıyor tabii. Bunlardan müstefid olmaya gayret ediyorum mümkinat dairesinde. Sualde buyurduğunuz gibi “her yerden adeta yazı fışkırıyor” ifadesi esasında meseleyi vazıh kılmaya kâfi. Öyle ki okumayla arası pekiyi olmayan bir geleneğin içindeyiz. Okumaz-yazarların sayısının her geçen gün arttığı bir yerde “fışkırmasın” da n’apsın. Jüri refleksi gelişmedi bende, onunçün müsaadeniz olursa kimlerin ön plana çıktığı hususunda sükût içinde kalayım. Hem istifade ettiğimiz kişi/lerden adını unuttuğumuz olursa hoş olmaz, hem edebiyat camiası da malumunuz bunu kaldırmaz.

Sizce bugün şiirimiz (ve şiirimizi tamamlayan dergiler, yayınevleri, yıllıklar, antolojiler, şiir etkinlikleri, ödüller de kastedilmektedir bununla)  en önemli sıkıntısı nedir?

Yekpare olarak şiirimizin sıkıntıları nelerdir, açıkçası öyle uzun uzadıya bilemem. Lakin şu manzarayı sanırım çoğumuz müşahede ediyoruz. Şiir, epey bir zamandır salt bir “kur yapma” aracı olarak görülüyor, algılanıyor olmalı ki şuaradan kimilerinin buna ayak uydurmanın gayreti içinde olduğunu rahatlıkla görmek mümkün. Öyle ki giderek sloganlaşan, şairane, beylik ve parlak lafların mısra olarak tebarüz ettiği bir durumla karşı karşıyayız. Hatta şiire ilişkin ne varsa, buna itibar edilerek, dert edinerek yazılan şiir o kadar az ki… Estetik beğeni, derunî ahenk ve musikiden nasibini almamış, adına şiir denilen metinlerin sayısı giderek şiiri kuşatan -hakiki şiir ne ise- onun alanını daraltan bir şey olarak karşımıza çıkıyor. Bu bağlamda Yahya Kemal’in şu sözlerini hatırlamak lazım, derim: “Şiir, kalpten geçen bir hadisenin lisan halinde tecelli edişidir, hissin birdenbire lisan oluşu ve lisan halinde kalışıdır. Düşündüklerimizi vezinle ve lisanla ifade edişimiz şiir değildir. Bir mısraın şiir olup olmadığı aşikârdır. Deruni ahenkle ifade edilmişse şiirdir. Fakat duyulmaksızın, yalnız vezin ve lisan mümaresesiyle söylenen söz şiir olmaz. Şiir bir nağmedir. Lakin Frenklerin kuğu nağmesi dedikleri çok nadir ve halis bir cevherdir." der. Açıkçası, şiirin kalpten geçmeden yazıldığı hissi giderek bende yerleşik hale geliyor. Bilemedim, çok mu üzerine gidiyorum şiirin, şuaranın.

Özellikle son on yıldır, şiirle başlayıp -şiirin yanı sıra- başka türlerde de (roman, öykü vs) eser veren çok sayıda şair var. Şiir yazmasaydınız öykü, roman yazmayı düşünür müydünüz? Eğer düşünüyorsanız neden(ler)ini belirtir misiniz?

Sanatın yekpare bir aktivasyon olduğunu düşünüyorum. Edebiyatın herhangi bir türünde eser verenin ilelebet bu türe devam etmesi gerektiği fikri varsa -ki ben böyle bir şeyi seziyorum- bunu kendi adıma problemli bulduğumu söylemeliyim. Mesele derdimizi anlatmaksa, fikrimizi beyan etmekse hangi türde yazdığımız değil, ne yazdığımız mühimdir. Roman neden olmasın, derim. Sanırım böyle bir enstrümana şimdilerde ihtiyaç duyuyorum yahut bu kurgusal dünyada bir miktar ruhumu dolaştırmak istiyorum.

Kitap hazırlığınız var mı? Yakın bir zamanda yayımlamayı düşündüğünüz bir dosyanız varsa, içeriğinden kısaca söz açar mısınız?

Bir çeviri antoloji çalışmam var. Lakin yayımı konusunda takvim belirsizliği söz konusu…

Cevabınızın sonuna yazdığınız son şiirin son iki- üç dizesini ekler misiniz?

           muhayyer kaç hesap yaptıysam
          dinmedi içimdeki histerik nöbet
          dinmedi ruhumu kirleten toprakların kokusu!


                                                  (Neftî Bir Yaz Gecesi isimli şiirden)


Hayâl dergisi, 2015

*[Betül Dünder sordu, biz de cevaplamaya gayret ettik]

İş Hâli