Wednesday 2 January 2013

Herkes Bir Taşın Kalbine Yaslanır Günün Birinde!

Hasip Bingöl




(...)

Türkçe edebiyatın baskı görüp görmediğini doğrusunu isterseniz bilemiyorum. Böyle bir baskının olduğunu da düşünmüyorum. Şayet özgürlük meselesi çerçevesinde soruyorsanız, bunu anlarım. Hoş, ulusalcı/milliyetçi çevrelerin Türkçe edebiyat ifadesinden pek hazzetmediklerini hatta bu ifadelendirmeye karşı ciddi önyargılar beslediklerini biliyoruz. Her şeyden önce Türkçe edebiyatın da “etnik edebiyat”a tekabül ettiğini belirtmek gerek. Zira her dil bir etnisiteye vurgu yapar. O sebeple Türkçeyi etnik’in dışında bir yerde konumlandıramayız. Meseleye buradan bakmanın daha doğru olduğunu düşünüyorum. Konuyu bu noktadan irdelediğimizde, kuşkusuz karşımıza edebiyatın problemleri çıkar. Edebiyatın problemleri nelerdir derseniz, doğrusu bu problemleri alt alta sıralayacak kadar meseleye vakıf olduğumu söyleyemem. Ancak denebilir ki edebiyatın en büyük ve yegâne meselesi, günümüzün kapitalist dünyasının ifadesiyle “müşteri” yani bizim “okur” dediğimiz meselesidir. Ne yazık ki okurdan çok yazarın olduğu bir zaman diliminde yaşıyoruz. Adeta okumaz-yazarlar çağı. Toplam okurdan edebiyata zaten kaç kişi düşüyor ki! Resmi dil Türkçe edebiyatın okur eksikliği yaşadığı bir yerde, hakkında tartışmaların eksik olmadığı “bilinmeyen diller”in okur bulması beklenemez. Cumhuriyet öncesi yazıyla ilişkisi çok az olan ve cumhuriyetle beraber üzerinden buldozerlerin geçtiği “etnik diller”de büyük bir edebiyat üretmek elbette zaman alacaktır. Dört başı mamur eserlerin adedi henüz istenilen miktarda olmasa da, her şeye rağmen son yıllarda başta Kürtçe olmak üzere Zazaca, Lazca, Çerkesçe gibi pek çok dilde ciddi mesafelerin kat edildiğini ve giderek iyi eserlerin bir toplam oluşturduğunu gözlemliyoruz. Bu dillerde üretilen edebiyatın okurdan nasıl bir reaksiyon aldığını yahut ilgi gördüğünü doğrusu bilemiyorum.

Devamı (...)

İzafi Dergisi, Aralık-Ocak 2012, Sayı 8


Etnik Edebiyat Üzerine...

İş Hâli