Sunday 16 February 2014

AŞK GÖMÜLÜ DEFİNE: VÎS Û RÂMÎN





Hasip Bingöl




Dost olsun, düşman olsun sözünü söyle
Herkes dinlesin “iyidir” desin
‘Vîs û Râmîn’

Romanın hayatımıza dâhil olması yahut bizim romana teveccüh etmemizle geri plana ittiğimiz, ancak edebiyat geleneği içinde son derece önemli yer işgal eden, ‘anlatılan hikâye’ ve ‘anlatımı’ bakımından klasik dönem tasnifi içinde, genel kabul olarak, modern edebiyat türlerinden ‘roman’a karşılık gelen ‘mesnevî’ genel/popüler okur nezdinde rağbet görmese de edebiyat geleneği içinde kıymeti halen mahfuzdur. Mesnevî, salt edebiyat geleneği açısından değil, aynı zamanda yazıldığı dilin ait olduğu gelenek hatta bütün bir kültür hakkında müracaat edilen bir hüviyeti haizdir. Gelenek içinde ‘gazel’ ve/ya ‘kaside’ daha ziyade ön plana çıkmış olsalar da, muhteva bakımından mesnevî daha fazla ilgi görmüş, diyebiliriz. Bu ilgi bizce gazel ve kasidenin ‘bireysel’ olanı merkeze alan anlayışına mukabil, mesnevînin daha geniş muhteva yelpazesine sahip olup bir anlamda ‘toplumsal’ olanı merkeze almasından ileri gelmektedir. Zira pek çok mesnevînin konusu toplumun hafızasında yer eden, dilden dile aktarılan ve kültürün kopmaz parçaları haline gelen ‘halk hikâyeleri’ne dayanmaktadır. Bu durum, mesnevînin içinde ‘üretildiği’ toplum tarafından karşılık bulmasını sağlamıştır.

İRAN'IN İLK MESNEVİLERİNDEN 
İran edebiyatının bir türü olarak neşvünema bulan mesnevî, buradan diğer toplumların edebiyatına geçmiştir. Mesnevî geleneği bakımından son derece zengin olan İran edebiyatında ilk mesnevîlerden biri de -belki de en eski- Vîs û Râmîn’dir. Söz konusu mesnevî, yakın zamanda Prof. Mehmet Kanar tarafından Farsçadan Türkçeye manzum olarak tercüme edildi ve Ayrıntı Yayınları tarafından Vîs İle Râmîn adıyla yayımlandı. İran edebiyatının mutlu sonla biten, aşkı konu alan trajik halk hikâyelerinden oluşan Vîs û Râmîn, XI. yy’da İranlı şair Fahreddîn Es’ad-i Gorgânî (öl.1054) tarafından aruzun hezec bahrinin Mefâîlün mefâîlün feûlün kalıbıyla Pehlevî dilinden Farsçaya nazmedilerek çevrilmiş bir mesnevidir. Lakin Vîs û Râmîn hikâyesinin ilkin Eşkânî dilinde yazıldığı, ardından Sâsâsanîler döneminde Pehlevî diline çevrildiği kuvvetle muhtemeldir.
Hikâyede, Şah Mûbed’in karısı Mervli Vîs ile Şah’ın kardeşi şehzâde Râmîn’in aşkı dile getirilmekte. Büyük maceralara sahne olan dillere destan Vîs û Râmîn aşkı, mutlu sonla bitse de bu ‘mutluluk’ kısa sürer. Zira bir müddet sonra Vîs ölecek ve Râmîn de kendini ülkesinin yönetimine adayacaktır. Beşeri aşkın dile getirildiği, konunun son derece cesurca işlendiği Vîs û Râmîn, bu yönüyle gerçek bir hikâye olmaktan uzak, kahramanlarının muhayyel olduğu tahmin edilmektedir. Gorgânî bu mesnevîsiyle başta Nizâmî ve Mevlânâ olmak üzere kendinden sonra gelen pek çok şairi etkilemiştir.
Osmanlı dilinde bilinen tek Vîs û Râmîn çevirisi Lami’î Çelebi (1472- 1532)’ye aittir. Ancak Çelebi, eseri çevirirken hikâyedeki Zerdüştî inancına ait umdeleri, batıl anlayışları, gayr-ı İslâmî unsurları çıkarır. Çelebi, hikâyeye eklemeler yaparak kahramanları mutlak doğruya, ideal olana götüren ‘şeyh’ler yerleştirir. Zerdüştîlikle ilgili kısımları çıkarıp mesneviye tasavvufî bir hava veren Çelebî, hikâyenin başında Zerdüşt olarak tanıttığı Veyse’yi (Vîs) sona doğru Müslümanlaştırır. Mehmet Kanar ise çeviriyi İranlı Profesör Mucteba Minovî tarafından Farsça yayımlanan eser üzerinden yaptığı notunu düşer. Ancak Kanar’ın büyük emekler ve zaman harcayarak yaptığı çeviride de Çelebi’de olduğu gibi hikâyenin İslâmileştirildiği görülmektedir. Öyle anlaşılıyor ki Profesör Minovî de bu aşk hikâyesini, Vîs û Râmîn’i tıpkı Lamiî Çelebî gibi İslâmileştirmiştir. 


14 Şubat 2014
Akşam KİTAP eki

http://www.aksam.com.tr/ekler/kitap/ask-gomulu-define/haber-284545 


İş Hâli