Saturday 16 July 2011

"KAYIP TABLET"

‘Bir şiir, kutsal metinlere ne kadar yaklaşırsa, büyük bir şiir olmaya da o denli yaklaşmıştır’ cümlesi benim şiir anlayışımın temelini oluşturmaktadır. Metafizik, şiirin omurgasıdır çünkü. Zamana karşı direnebilen şiirler, ancak metafizik şiirler olacaktır. Modern şiir diye üretilen günümüzün içtenliksiz ve daha çok zekaya dayanan popüler şiiri(!) mutlaka edebiyatın çöplüğünde kendisine layık olan yerini alacaktır.

Hiç kuşku yok ki, metafizik bağı güçlü; zekadan çok duyguya dayanan fakat gerektiğinde zekayı da dışlamayan güçlü şiirler de yazılmaktadır. Hasip Bingöl bu şiirin genç şairlerinden biri. Onun şiiri, kutsal metinlere yer yer yaklaşan bir şiir. İlk (ve şimdilik tek) şiir kitabı olan “Kayıp Tablet” i okuduğumuzda, dilinin bazen masalsı bir dil olduğunu bazen de kutsal metinlere yaklaştığını rahatlıkla görürüz. Örneğin:

“ ... ve sonra su yağdı

ve ateş ol’du gözlerimin kıvılcımından

ve yaprakları fırtınaya veren rüzgâr;

ırmaklarla yaratıldı...” .

Nerdeyse Kitab-ı Mukaddes’i dahası Tekvin’den bir ayeti okuduğunu sanmakta insan... Sanki yaratılış babını okuyoruz gibi… Öte yandan “ve”nin peş peşe kullanılması da bu duygunun uyanmasına neden olmaktadır. Gerçi şiirlerinin tümünde bu hava yok ama buna rağmen kutsal metinlerin ve söylencelerin dilinin verdiği imkândan bol miktarda beslenmeyi bildiği iddia edilebilir…

Çok güçlü mısraları var. “bu şehir kışkırtsa lambaları / riya kalır balkonların göğsünde” gibi. Elbette her şairin zayıf mısraları hatta şiirleri bile olacaktır. Ama şairleri yarına bırakan, onları zamanın unutturmasına karşı koruyan, iyi şiirleridir. Hasip Bingöl, bu yönüyle umut veriyor...

(...)

Sıddık ERTAŞ
BirNokta, S.69, Ekim 2007

İş Hâli