Sunday 26 December 2010

Dünyaya İlişkin Tasarıların Mümkün Olduğu ...

—İlk şiirinizi nerede, hangi tarihte yayımladınız ve dönemin şiir ortamından bahseder misiniz?

Şair olarak anılmanın ilk adımı olan ilk şiirimin yayımlanması, elbette herkes gibi heyecanla ama biraz da tedirginlikle… Tedirginlik şu ki şairlik gibi ağır bir vasfı kendine fazla görmek, şiir yazayım fakat şair anılmayayım; yayımlayayım fakat bilinmeyeyim çelişkisiyle tezahür etti bende. Bu çelişkiyi inşa eden şey, şair yahut şiirin kutsallığı gibi temelsiz olduğuna inandığım düşünceden tamamen uzak, tersi bir zihinsel işleyişi ima etmektedir. İşte o ilk şiiri, 2000–01 yılında üniversitede bir grup edebiyat heveslisinin çıkardığı Anafor dergisinde yayımladığımı hatırlıyorum.
İçinde bulunduğum, az buçuk öznesi olduğumu düşündüğüm 2000’li yılların edebiyat ortamı, İmparatorluğun son yüz yılı dâhil, cumhuriyet tarihinin hiçbir döneminde açıkça konuşulmayan, tartışılmayan hatta kendimize bile yüksek sesle itiraf etmekten çekindiğimiz, düşünülmesi dahi problem olan (t)onlarca meseleyi, mevzuları konuştuğumuz, tartışmaya çalıştığımız, en önemlisi zihinlerdeki örtük faşizmin deşifre edildiği bir ortam. Etnik ya da sosyal ayaklanmalar, kıyımlar, darbeler, ikinci cumhuriyet tartışmaları, Diyarbakır cezaevinde olup bitenler, devletin örtük işleri için inşa ettiği yedek yapılanmalar, Ergenekon, asit kuyuları vs. vs. sözünü ettiğim örtük ırkçı faşizmin dil sürçmesi olarak itiraf edilmiş değil. Tersine bu tür insanlık dışı muamelelerin, faşist zihinlerde daima muhafaza edildiği, her an tedavüle konulabileceği ve tekrarının mümkün olduğunun hatırlatılmasıdır. Adeta bir korkutma aracı, Demoklesin kılıcı olarak diri tutulan bir ulus-devlet geleneği. Yani bir yandan konuşurken bir yandan da konuşmaya tahammülü olmayanların geleneksel ırkçı yöntemlerle alabildiğine karşı koymaya çalıştığı ve adına derin denilen kirli yapılanmalara başvurdukları bir ortamda şiir yazmaya çalışıyoruz. Bu bağlamda 2000’li yılların 70, 80 ve 90’lı yıllara nazaran ‘sözün söylenebilirliğinin imkânı bakımından’ görece daha iyi olduğunu, 2000’lerde şiir/yazı yazmaya başlayanların sözünü daha yüksek sesle ve esirgemeden dile getirdiğini söylemek ve bu durumu tespit etmek gerekir düşüncesindeyim. Bunu, aynı zamanda bir hakkın da teslimi olarak görüyorum.
(devamı; Üç Nokta'da)

Üç Nokta Edebiyat Dergisi
[Şubat 2010]

İş Hâli