Thursday 11 February 2010

Türkiye'nin Kötülükler Fotoğrafı vicdanlı, sahih entelektüeller tarafından deşifre edilir...

Hasip BİNGÖL


Cumhuriyetin üzerine inşa edildiği söylem ve zeminin, az bir zaman sonra tersi durumla tebarüz etmesi, süreçte ‘okumuşlar sınıfının’ durdukları yer, bu topraklarda ne türden ‘aydın’ın ‘kabul göreceği’nin de habercisi olmuştur. Dolayısıyla devlet, makbul/memur aydınları vasıtasıyla, kimi zaman din sosuna bandırıp bezediği Kemalist ideolojinin bütün münkir, antidemokratik, asitli fotoğraflarını örtmeye/yırtmaya çalışmıştır. Kimi zaman yırtılan fotoğrafları birleştirmeye çalışan “sahih entelektüeller” çıksa da, darbe ve muhtıralarla hizaya getirme ayinleri icra edilmiş. Zira baştan itibaren örtülmeye çalışılan “şey”, ceberut ve militarist olarak tasarlanan, vicdan, hak ve adaletten uzak ulus-devlet projesidir. Öncelikle devletin din soslu fotoğraflarının bir yanılsama olduğunun farkındalığına varmamız gerekir, kanısındayım. Türkiye’nin kötülükler fotoğrafı vicdanlı, sahih entelektüellerin çabalarıyla deşifre edilir ve yüzleşirsek, o vakit meseleler hakkında doğru perspektif geliştirilebiliriz. Kürt sorununa ilişkin kanaatlerimizi, Türkiye’deki entelektüel tavrı uzak tutarak konuşamayız. Sorunların tam da buradan kaynaklandığını düşünüyorum.
Ulus-devletin kendinde mündemiç dışlayıcılığı ve inkârcılığı, Kürtleri ve Kürt Sorununu ‘muteber vatandaşı’ nazarında nasıl görülmesi gerektiğini de hesaba katmaktadır. Bu, asla göz ardı edilmemesi gereken bir husus. Buradan hareketle, Kürt sorununun silahların gölgesinde/tehdidinde konuşulduğunu, Kürt entelektüellerin bu sahadan uzakta bir konuşma yahut uzlaşı alanı oluşturmakta zayıf kaldığı söylemini problemli buluyorum. Bu söylem, sözünü ettiğim kötülükler fotoğrafındaki illüzyonun bir parçasıdır. Kemalist jakobenizm ve militarist zihniyetin Kürtlere biçtiği “şiddet imajı” her defasında tedavüle sokularak, inisiyatiflerin önüne set çekmiş. Öyle ki ‘muteber vatandaş’ının nazarında da Kürtlerin şiddetle yan yana ve birlikte anılmasını, özdeşleşmesini arzulayan Cumhuriyetin nation building projesi, her defasında etkin ve inisiyatif almaya çalışan Kürt entelektüelleri aynı gadre uğratmış. Görsel ve yazılı medyanın da geliştir(eme)diği dilin şiddeti derinleştirmesi, keza sorunların çözümüne ilişkin perspektif geliştiremeyen birtakım nöbetçi makbullerin, “aydın” sıfatıyla sürekli görünür kılınması, giderek zemini kayganlaştırmıştır. Böylece medya da, Ulus İnşası projesine payına düşen katkıyı yapmış, şiddet dili ve söylemini Kürt entelektüellerin çözüme ilişkin proje ve önerilerine tercih etmiş, onların etkinliklerini örtmüştür.

(Gerçek Hayat Dergisi)
Soruşturma, Açılım-Barış-Kürt Sorunu

İş Hâli