Hasip
Bingöl
İki
türlü şair vardır: Şiirlerini on sekiz yaşındayken yakan iyi şairler ve ömür
boyu şiir yazmaya devam eden kötü şairler, der Umberto Eco. Her ne kadar Nurettin
Durman ismiyle özdeşleşen, onu öne çıkaran, hatta neredeyse isminin önüne geçen
şiiri “Şeyh
ve Ölüm” olsa
da, bir toplam olarak Nurettin Durman şiirini genç, dinamik ve on sekizinde
tutan ise Durman’ın hesabı kitabı yapılmış, ancak hesaba kitaba gelmeyen, Işık
Oyunları isimli şiir kitabıdır. Araf,
Mahşer ve Makam isimli kapılardan dâhil olunabilen üç hane ve her bir hanesi
on birer mısradan bina edilmiş üç yüz altmış beş mısra yekûnlu kitap, biçimsel
bakımdan bir hesaba kitaba gelirken, şiirin ve dolayısıyla şairin ruhsal
atmosferi bakımından bir hesaba tabi tutulması zor görünmektedir. Işık Oyunları şiiri, şairini kuşatan bir
şiir olarak okunabilmektedir. Şiirin ses tonu, ritmi, müzikalitesi, kelimeler arasındaki
münasebet, söylenişteki rahatlık bir bakıma bu kuşatıcılığı sağlayan hususlar
olarak dikkatleri çekmektedir. Hatta denebilir ki, Nurettin Durman şiirini
İkinci Yeni şiiri ile adeta yan yanalaştıran, okuyucuyu İkinci Yeni şiiri ile
karşı karşıya getirip buluşturan bir şiirdir, Işık Oyunları. Derin bir hüznün,
kederin, aşkın ve öfkenin toplamına denk
gelen hayatların durmadan kanatıldığı, mevsimlerin gelmekte acele ettiği ve
eksik yaşandığı bir mekânın ve zaman içinden seslenen bir şiirin fotosureti
olarak karşımıza çıkar Işık Oyunları. Şehre ve şiire rızayı bari ile salınır o
mübarek ve lahuti nefes! Büsbütün olarak herhangi bir dil’e karşılık gelmese
de, için’de ol! denilen, içine fırlatıldığı ve içinde boy verdiği sesin,
tınının ve dahi dilin rengidir Durman şiiri.
Bütün
bu söylediklerim ve elbette söyleyemediklerim dolayısıyla Nurettin Durman’ın Işık Oyunları’nı onun içine doğduğu,
onda kün sırrına mazhar olduğu, “Bir şey var ki çok kıskandığım, Zazalık, Cemal
Süreya’dan sonra en çok ona yakışıyor”u kulaklarımıza fısıldayan Metin
Kaygalak’ın sözünün esrarıyla, zahirine aldandığımız; ancak aidiyetini ruhunun
derinliklerinde barındırdığı dile, Zazaca’ya çevirmek, âcizane bizlere nasip
oldu. TÎJBAZÎ ismiyle okuru
selamlayan Işık Oyunları’nın Zazaca çevirisinde muhakkak ki çeviriden kaynaklı
kusurlarımız söz konusudur. En iyi çeviri, yüzde seksen hatalıdır, diyen Roland
Barthes’in fikri ortada iken, çevirimizin mükemmel ve noksan olmadığını
söylememiz söz konusu olamaz. Ancak, hataları minimize etmek için çeviriyi uzun
bir zaman dilimine yayma yolunu tercih ettim. Üç dört yıla yaydığım çeviri,
farklı zamanlarda ve neredeyse her defasında yeniden çevrilmiş oldu. Fakat
çeviride işimi kolaylaştıran yegâne husus şu oldu. Işık Oyunları şairi, her ne
kadar Zazaca’yı unutmuş olsa da, onun şiirinin ruhsal yapısı dilsel bakımdan
Zazaca’dır. Türkçe okuduğumuz “Işık Oyunları”, ruhunun derinliklerinde, anlam
katmanlarında, karşımıza Zazaca olarak çıkmaktadır. Bu da, çeviride bir bakıma
kolaylığı sağlayan husus oldu. Öyle ki, neredeyse bir metni, yeniden kendisine
çevirmiş olduk.
Wax sarê mi rê wax sarê mi rê
Mi çi qeza-bela ardi sarê xu ser
Bêela-bêbela mi çi gunêy kerdî
Eg ez çirron-kerbelon ra gêrawo a
Ini agêrayîş mi dest d’ nêbi
Mi nêzona çira aşq hendêk xuwarin u
Heyatê ma d’ ryeçon xirabinon verdeno
Ez nêeşkîyawo xu bînati ra kaşkerî vejî
Ini dej îna dusa min’a kî ez tera nêxelisyeno
Çi beno wa bibu mi pê na ᶜacizîya xu
Mi nefsê xu eşt binê lingonê xu
Ez omîyo dergahê tu.
(kîtab
ra letêk/kitaptan bir parça)
Tîjbazî,
Tirkî
ra Zazakî: Hasîp Bingöl
Işık
Oyunları (şiir), Nurettin Durman
Erguvan
Yayınları
Şubat
2012
İZAFÎ Edebiyat Dergisi, Mart-Nisan 2013, Sayı:9